Kapat
  • Çalışma Saatleri (08:00-18:00)

    Pazar Kapalı
  • Mail

    bilgi@ademkarafilik.com
  • Telefon

    0312 231 84 70

Sanat ve Estetik Geliştirir

Sanat ve Estetik Geliştirir

Sanat ve Estetik Geliştirir

Ne amaçla olursa olsun, bireyi tek yönlü olarak değerlendiremeyiz. Entelektüel düzeyde bilgili, münevver diyebileceğimiz niteliklerde insan olmak, yetiştirmek öyle şablonlarla olacak bir şey değildir.

Eğitimli, kültürlü, bilgili, değer olan ve değer oluşturarak, kendisi ve çevresiyle barışık, estetik sahibi, mutlu bireyler yetiştirmek istiyorsak, insanı, eğitimi bütün olarak değerlendirmeliyiz.

Sanat ve estetik yönleri gelişmemiş insan ve yapılar daima eksik ve yetersiz kalmaya mahkumdurlar. Kültürleri ve ruhu besleyen estetik ve sanat, sadece görsel ve popülist yoruma dayalı birkaç alana sıkıştırılmış bir anlayışla algılanmamalıdır. Sanat, akla gelen tüm dallarda vardır. Edebiyat, okumak, anlamak, yorumlamak, ifade etmek, müzik, tiyatro, resim, drama, dans, sinema ve insanın estetik yönlerini destekleyen ifade tarzlarının hepsini kapsar.

Sanatta son nokta, biraz da insanın kendini gerçekleştirmesidir. Bunu Moissej Kagan’ın “Sanat bilincin bütün mekanizmalarının açılıp çalışmasını sağlar” sözü bir kez daha perçinliyor.

Eğitimin, pedagojinin ana hedefi insandır. İnsanı bütün yönleri ile geliştirmektir. Gelişim sağlanırken, sağlıklı, nitelikli ve mutlu bir yaşam için değişimle gelişim birlikte gerçekleşmelidir.

Eğitim, kültür alanında yapılan çalışmaları incelediğimizde, maalesef estetik yönün çok fazla gündeme gelmediğini görmekteyiz.

Yapılan her çalışmada, estetik kaygıları ihmal etmeden, nitelik ve niceliği birlikte geliştirmeliyiz. Tek yönlü bakış ve değerlendirmelerle, birini diğerine feda edemeyiz. Hangi alanda olursa olsun, asla ihmal edilmemesi gereken, hatta özellikle değerlendirme kriterlerinin ilk sıralarına konması gereken hususlardan birisi estetik olmalıdır.

Her alanda olduğu gibi estetik kavramının da içi boşaltıldı ve anlamı saptırılmaya başlandı. Son yıllarda, Estetik denildiği zaman, pek çok kişinin aklına, cerrahların ameliyat masalarında bedenin organları üzerinde, daha farklı görünmek amaçlı yapılan oynamalar akla gelir oldu.

Estetik ve sanatın olmadığı bir alan düşünülemez. Estetik, duyusal yetkinliktir, soyut ve çok geniş bir kavramdır.

İnsanın his, duygu ve duyu organları ile yaratılış, varoluş, yaşayış ve gerçeklikteki güzelliği görmek, değerlendirmek, algılamak, kavramaktır.

Estetik, güzeli görmek, anlamak, tanımlamak, bulmak ve yaşamak için duygulara yol gösterir. Sanat eserlerindeki güzellik olarak tanımlanarak sınırlandırılsa da, estetik; insan yaşamının ve yaşantısının her alanında, ayrıntısında vardır. Her türlü çalışmada estetik düşünce ve kaygıları göz önünde bulundurarak, sadece bu günü değil, yarınları da düşünerek doğru adımlar atılmalıdır.

POPÜLER OLAN GÜZEL, GÜZEL KABUL EDİLEN ESTETİK MİDİR?

Eğer bir şey göze güzel görünüyor ve sunumu nefsanî duygularımıza hitap ediyorsa iyidir (?). Cazip olarak sunulan, güzel kabul edilen hareketleri yapanlar daha başarılı, daha güçlü, daha kaliteli ve iyi olarak algılanır hale gelmeye başladı. Değişik ülkeler ve coğrafyalarda yapılan araştırma sonuçlarına baktığımızda, güzel/yakışıklı yapılı/kaslı insanların, daha zeki ve daha iyi olarak algılandığını ve ona göre tavır geliştirildiğini ortaya koyuyor. Bu yaklaşımlar, genelleme ve yargılar sadece insanlar için değil, yapılar, yapılanmalar, olaylar ve nesneler için de geçerli olur hale geldi. Öyle ki; türü, cinsi dokusu ne olursa olsun, bir olayın veya nesnenin, popüler kültüre göre güzel olarak gösterilmesi, onun cazibesini, kabul edilirliğini artırıyor ve değerli olarak algılanmasını sağlıyor.

Zamana, mekâna, coğrafyalara, kültürlere göre göreceli bir kavram olan, güzellik tanımlanırken, genellikle, simetri ve orantılar kullanılır hale geldi. Güzelin, güzelliğin tanımı, sayılar, rakamlar, orantılar, renkler, fiziki özellikler, somut verilerle açıklamalar yaparak, standartlar koyarak yapılır oldu. Bu kriter önemlidir ama bilinmelidir ki; bunlar yeterli değildir. Olmamalıdır da.

Güzellik çok geniş bir kavramdır ve görecelidir. Yaşanılan dönemlere, zamanın ruhuna göre anlam ve biçim değiştirir. Değerlendirme kriterleri her durumda, koşulda, zamanda, değişebilir. Yaşanan dönem, çevre, coğrafya, koşullar, kültür, inanç, değerlerle, toplum tarafından belirlenir.

Tamamen karmaşa olarak değerlendirilen, durumlarda, hatta kaosun içinde bile muhteşem bir estetik yönler olabileceği gibi, uyumlu ve simetrik olarak kabul edilmiş bir nesne veya eserin, itici, sıkıcı olması mümkündür.

Estetik kaygılar, her türlü değerlendirme kriterlerinin olmazsa olmazlarından biridir. Estetik kaygılar için o bakış açısını oluşturacak altyapıların olması gerekir. Bunun için de bu alanlarda sistemli ve nitelikli altyapılar oluşturarak, kaliteli çalışmalar yapılmalıdır.

Estetik anlayış, güzelliği hissetmeye ve bulmaya çalışmaktır. Estetik anlayışa sahip olmak ise güzelliği anlamak ve içeriğin özüne inme yeterliliğine sahip olmak demektir. Estetik çalışmalar yapmak, çözümler üretmek, alternatifler sunmak için çok paraya ve yüksek teknolojilere gerek yoktur.

Etimolojik, özne, detay, nesne, açık ve örtük, yaşantı, felsefe gibi farklı yönleri ve kriterler olan estetik, daha keyifli, zevkli olanı, haz veren, mutlu edeni aramaktır. Estetik kaygı ve çalışmalar salt somut bir güzelliklerle tarifi değil, daha zevkli olanı aramayla ilgili, ruhu dinginleştiren, duyguları doyuran sonu olmayan, soyut olan keyifli bir yolculuktur. Estetik; bir bakış açısı, ruh ve anlayış meselesidir. Her işte, eylemde, çalışmada estetik yön olmalıdır. Bunu yapmak zor değildir. Her insanın estetik yönü, doğru çalışmalar ve eğitimle geliştirilebilir.

EĞİTİM VE ESTETİK

Engin bir dünya görüşüne sahip, insanî değerlerle donanımlı, kendisiyle, çevresiyle uyumlu, varlığının farkında olmalı birey. Okuyan, düşünen, araştıran, sorgulayan, üreten, dengeli yaratıcı, özgüveni, özsaygısı gelişmiş, özdeğerleri oturmuş, kişisel gelişimini ciddi oranda geliştirmiş, iletişim becerileri gelişmiş, estetik duyarlılığa sahip, sanatın değişik alanlarıyla ilgili, önyargıları olmayan, bilgiye, bilime açık, kendini özgürce ifade edebilen, kültürel birikimi ile kendisine ve çevresine ışık olan insana, aydın insan diyebiliriz.

Nitelikli toplum için; münevver / aydın / entelektüel... diyebileceğimiz insanların alabildiğine çoğalması gerekir.

Ne amaçla olursa olsun, bireyi tek yönlü olarak değerlendiremeyiz. Entelektüel düzeyde bilgili, münevver diyebileceğimiz niteliklerde insan olmak, yetiştirmek öyle şablonlarla olacak bir şey değildir.

Eğitimli, kültürlü, bilgili, değer olan ve değer oluşturarak, kendisi ve çevresiyle barışık, estetik sahibi, mutlu bireyler yetiştirmek istiyorsak, insanı, eğitimi bütün olarak değerlendirmeliyiz.

İnsanın değişim ve gelişimini de salt okullarda verilen eğitimlerle sınırlandırmamalıyız. Çünkü; insan, fizyolojik, zihinsel, entelektüel, duyusal, ruhsal, sosyal ve estetik gelişimi ile bir bütündür.

Büyük olarak kabul edilen medeniyetler, bilim, akıl ve iman bütünlüğünden beslenen estetikler üzerine kurulmuştur. Eğitimin, insana kazandırması gereken en önemli husus da budur. Her alanda estetik bakış açısı kazandırmaktır. Eğitimde, sözde, konuşmada, yazıda, bakışta, çizimde, sanatta, davranışta, inançta, şehirleşmede, mimaride... yaşamın her alanında estetik kaygı olmalıdır.

Güzel istemeli ve güzelliklerin çoğalması adına çalışmalar yapmalıyız. Ama güzellik derken salt fiziksel olanı algılar, estetik yönü devre dışı bırakırsak yapıcı olmaktan çıkıp daha büyük yıkımlara davetiye çıkarmış oluruz. Fiziksel güzellikler, gerçek güzellikleri gizleyen etkileyici bir makyajdan başka bir şey değildir. “Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.” der Balzac. Estetiği, sanatı göz ardı ederek, fizikî güzelliklerin örtüsüne ve cazibesine kapılarak, manayı görmezsek anlam kaybolur.

Eğitimi, siyaset ve popülist kültürlerin baskısından, yıpratıcı etkisinden kurtarmalıyız. Eğitim, insan yetiştirme sanatı ise, nasıl bir insan ve dolayısıyla nasıl bir toplum tasavvur edişimizin cevabını bize eğitim verir. Pedagojik temeller, tarih - kültürel birikim, toplumsal değerlerle, insan odaklı kültürel birikimin bir uzantısı haline getiremediğimiz sürece kalıcı bir medeniyet oluşturmamız mümkün değildir.

İnsanı, toplumu, dünyayı, geleceği hatta ahrette ki yerimizi dahi şekillendirmek için, eğitimden daha güçlü bir araç yoktur. “İnsan eğitimle doğmaz; ama eğitimle yaşar” diyor Cervantes. ”İnsanı salt diploma sahibi birey olarak değil, insânî değerlerle donanımlı, nitelikli şekilde yetiştirmeyi hedeflemeliyiz. Eğitimi, sadece bilgi üzerine kurarak, öğretim odaklı hareket ederek başarılı sonuçlara ulaşamayız. Eğitimi bir bütün olarak değerlendiremezsek, her alanda yıkımlar oluştururuz.