Kapat
  • Çalışma Saatleri (08:00-18:00)

    Pazar Kapalı
  • Mail

    bilgi@ademkarafilik.com
  • Telefon

    0312 231 84 70

Öğrenmesini Engellemeyin

Öğrenmesini Engellemeyin

Öğrenmesini Engellemeyin

Her insanın hayata bakışı, algısı, tepkisi farklıdır. Çünkü her insanın öğrenme şekli farklıdır. Bir insanın öğrenme şekli bir başkasına benzemez.
Bizler; yetişkin insan davranışını kendi yaşam deneyimlerimize göre irdeler ve değerlendirerek tepkiler veririz. Bu durum çocuklar için geçerli değildir. Çocukların hâl hareket, tavır ve davranışlarını düz mantıkla değerlendirmek hatalıdır. Biz yetişkin bireylerin yaşam deneyimleri ile çocuklarınki tamamen farklıdır.
Öğrenme konusuna gelince; çocukların öğrenme şekli ise bizim tahminlerimizden çok daha farklıdır.


Bize anlamsız, gereksiz, lüzumsuz hatta saçma gelen her şey, çocukların öğrenmelerine destek sunar. Hatta hayatı anlama, anlamlandırma ve ileriki yaşamlarındaki misyonlarına katkıda bulunur. Bizim defalarca görmüş olduğumuz ama çok önemsemediğimiz, birçok şey onlar için birer mucize olabilir.
Çocuklar yetişkinlerde pek rastlamadığımız kadar büyük bir merak ve içten gelen, öğrenme isteği ile doğarlar. Bu istektir aslında öğrenme kapılarını aralayan. Buna, kısaca; “içsel motivasyon” diyoruz . Çünkü herhangi bir ödül almak için öğrenmeye çalışıyor değiller, en doğal, en dürtüsel, en içten tavırlarıyla, sadece meraklarını gidermek için yapıyorlar ne yapıyorlarsa.


Her çocuk ayrı bir dünyadır, hatta ayrı bir evrendir. Her çocuk tamamen kendine has yeteneklerle doğar. Her çocuk kendine has bir konu ile kendine has bir biçimde, doğal olarak ilgilenir.
Peki, biz ne yapıyoruz da onların bu doğal isteklerini köreltiyoruz?
Büyürken, salt öğrenmenin hazzını yaşayabileceğimiz durumlar giderek azalıyor. Sevgi ve onay ihtiyacımız koşullara bağlı olarak karşılandıkça, içsel motivlerimiz sonucu elde ettiğimiz yüksek seviyeli haz anlamsızlaşıyor. Bir diğer deyişle, yaşamımızın bağlı olduğu “diğerleri tarafından onaylanma isteğimiz” bunun yerini alıyor.


Çocuklar bu kadar “merak” ederken, biz de onlara bu kadar “öğretmek” isterken, bu konuda sorun yaşamamız oldukça ilginç. Öğrenmeye en aç ve bunu en doğal biçimiyle her saniye yapan çocuklar, nasıl oluyor da biz onlara bir şeyler öğretmeye çalışırken veya onlar öğrenirken sorun yaşadıklarını zannediyoruz?
Çocukların zihinsel ve sosyal gelişiminde 0-6 yaş arası temel gelişim dönemi olarak değerlendirilir.


Bu yaşlarda çocukların duyuları (5 duyu) açılır. Bu yaşlar, kopyalama, sünger, soyut öğrenme dönemi... gibi farklı isimlerle de değerlendirilmektedir. Bir insanın geleceği bu dönemde oluşuyor diyebiliriz.
Bu yaşlarda öğrenme zirvededir. Soyut öğrenme, düşünce kalıplarının oluşması, sinir sisteminin tamamlanması yine bu dönemde gerçekleştiği için bilinçli öğrenme yoktur. Asıl öğrenen yer bilinç altıdır.
Çocuklar isteklerini cümle kurarak ifade etmeye başladıkları dönemle birlikte sormaya ve öğrenmeye başlarlar. Sorular öğrenmenin temel şartıdır ve aynı zamanda beynin öğrenme kanallarını açmaktadır.


Bura da gözden kaçırılmaması gereken nokta, çocuklar soru sorarken sizin verdiğiniz cevapları öğrenmekten ziyade, “soru sormayı öğrenmektedirler”. Hatta daha da önemlisi, sorunlarla çocukların öğrenme şekilleri ve öğrenme kalıpları oluşmaktadır.
Çocuklarınızın; bu ne, neden, niye böyle, nasıl olmuş... Türünden sorularla sizleri sıkabilirler. Eğer soruları cevaplamaz ya da soru sormasını engellerseniz, çocuğunuzun öğrenmesini engellersiniz. Daha da önemlisi, onun yaşam boyu kullanacağı öğrenme model ve kalıplarını da kapatırsınız.


Çocukların sordukları sorulara; bıkmadan, yılmadan, usanmadan, terslemeden, bağırmadan, baştan savmadan net anlaşılır cevaplar vermeliyiz.
Eğer bu şekilde davranmayıp, tam tersi sorularını cevaplamazsak, farkında olmadan onların öğrenme şekillerini engellemiş oluruz.
Ayrıca; öğrencilerimize mutlaka Öğrenmeyi Öğrenme ve Anlayarak Çok Hızlı Okuma Seminerlerine katılmasını öneriyoruz.


Adem KARAFİLİK
Eğitimci, Yazar - Kişisel Gelişim Uzmanı